0(216) 629 79 14 - 0(216) 629 79 24 - 0535 663 07 57
ANA SAYFA
HASTA HİKAYELERİ
GÖRÜNTÜLER
SIK SORULANLAR
İLETİŞİM
MEDYA
PROF. DR. MELİH ATAHAN GÜVEN
Sık Sorulan Sorular
JİNEKOLOJİ ( KADIN HASTALIKLARI ) İLE İLGİLİ SIK SORULAN SORULAR
+ ÇİKOLATA KİSTİ VE BİLİNMESİ GEREKENLER NELERDİR ?
Çikolata kisti ; rahimin iç duvar dokusunun vücudun başka bir bölümünde hatalı bir şekilde, özellikle yumurtalıklarda yerleşmesiyle oluşur.
Bu kistik yapı, kadın üreme hormonlarına karşı aynı rahim iç dokusu gibi davranarak her adet döneminde, kistin içinde kanama meydana gelmesine sebep olur. Bu kanama zaman içerisinde birikerek, koyu kıvamda ve kahverengimsi bir sıvı halini alır. Bu sıvının erimiş çikolataya benzemesi yüzünden bu kistlere çikolata kisti denir.
Bu kistler: Adet öncesi ağrı, cinsel ilişki sırasında ağrı, adet düzensizliği ve gebe kalamama gibi sorunlara yol açabilir.
Eğer hiçbir şikayetiniz yok ve tesadüfen bu kiste rastlanılmış ve de kist 5 cm’den küçük ise gözlemle takip yapılabilir.
Eğer çocuk sahibi olmak istiyorsanız ve bu kistiniz varsa öncelikle cerrahi bir müdahale düşünülmez. Çünkü cerrahi girişim yumurtalık kapasitesini düşürüp gebe kalmanızda sıkıntıya yol açabilir.
Cerrahi müdahale yapılacaksa özellikle yumurtalıkların gücünü gösteren Antral folikül sayımı ve anne adayı kanından AMH hormonuna dikkatle bakılmalıdır.
+ SANCILI ADET BİR KADER Mİ ?
Adet döneminden 1-2 gün önce başlayan ve adet dönemiyle 1-2 gün devam eden ağrılar olup altta yatan bir sebep (endometriozisik iltihap , rahim içi yapışıklık, pelvik iltihap vs.) yoksa Primer Dismenore olarak adlandırılır. Sıklıkla 20-30 yaş arasında görülür. Kilolu kadınlarda daha şiddetli izlenir.
Adet öncesi dönemde rahim iç duvarında biriken Prostaglandinlerin açığa çıkması ile oluşur. Bu sebeple doğum kontrol hapı ve non-steroidal analjeziklere iyi yanıt verirler.
Bu durumu yaşayan kadınların, altta yatan başka bir sebebin varlığının araştırılması veya basit bir adet sancısı olup olmadığının anlaşılması için jinekoloğa başvurmaları elzemdir.
Sigara ve alkolden uzak durmak, zayıflamak, spor yapmak, stressiz bir yaşam ağrının ortadan kalkmasına veya şiddetinin azalmasına yardımcı olur.
+ GENİTAL BÖLGE TEMİZLİĞİ NASIL OLMALIDIR ?
Bu bölgenin bakımına yönelik alışkanlık erken yaşlarda kazanılmalıdır.
Tuvalet sonrası temizlik mutlaka önden arkaya doğru yapılmalıdır. Eğer arkadan öne doğru temizlik yapılırsa anal kanal etrafındaki zararlı bakterileri yukarı taşımış olursunuz.
Regl (menstrüasyon, adet dönemi) döneminde rahim ağzı açık olduğundan enfeksiyonlara yatkın olur. Bu dönemde mümkün olduğunca dış etmenlerden uzak durmakta fayda vardır. Eğer tampon veya ped kullanımı varsa sık değişimine özen gösterilmelidir. Pamuklu, rahat ve sıkmayan iç çamaşırları tercih edilmelidir. Vajina içi suyla veya sabunla yıkanmamalıdır. Bu durum vajen asiditesini bozarak enfeksiyona olan yatkınlığı arttırmaktadır.
Tuvalet, duş, deniz veya havuz sonrası genital bölge kurulanmalı ve nemli bırakılmamalıdır. Genital bölgede kıl hijyeni önemli olup, epilasyon, lazer gibi yöntemlerden faydalanılabilir. Bununla birlikte, kullanılan malzemelerin (örneğin ağda için) tek kullanımlık olması önemlidir. İlişki sırasında kondom-prezervatif kullanımı da dış bölgede enfeksiyon riskini azaltmaktadır.
+ DÜZENSİZ ADET BİR PROBLEMİN BELİRTİSİ MİDİR ?
İlk adet gününden diğer adet gününüze kadar 21 veya 35 gün geçiyorsa ve bu durum her ay aşağı yukarı aynı sürelere tekabül ediyorsa düzenli adete sahipsiniz demektir. Adet (mens) en az 2 gün sürer ama 7 günü de geçmemelidir. Genellikle ilk 2-3 gün daha yoğun olmak üzere adet sırasında günlük kullanılan ped sayısı 2-3 olabilmektedir. Eğer 21 günden az sürede veya 35 günden uzun sürede bir adet oluyorsanız normal değildir. Ek olarak, adetiniz bittikten sonra diğer adetinizin zamanı gelmeden tekrar kanamanız oluyorsa bu durum da normal değildir. Adetinizin süresi eskiye göre uzadıysa ve özellikle uzama ile beraber kanama miktarı da arttıysa problem olma olasılığı (miyom, hormon dengesizliği, yumurtalık kisti vs.?) yüksektir. İleri yaş kadınlarda adet düzensizliği ve aşırı kanamanın rahim kanserinin de bir belirtisi olabileceği unutulmamalıdır. Sonuç olarak, adetleriniz yukarıda belirtilen süreler içinde düzenli bir şekilde gerçekleşiyorsa problem yoktur. Düzgün yumurtlamanız vardır denilebilir. Lakin adet düzensizliğiniz var ve özellikle 35 yaşın üzerindeyseniz rahim içinden biyopsi alınmasını gerekmektedir.
+ RAHİM ALINMA OPERASYONU SONRASI CİNSEL HAYAT ?
Hemen her kadın rahim alınması ile cinsel hayatın bitmesini özdeşleştirmektedir. Halbuki bu doğru değildir. Rahim alınması operasyonu (histerektomi) rahmin tıbbı bir sebeple alınması operasyonu olup, yumurtalıkların da alınmasını içerebilir veya içermeyebilir. Bu durum hastanın durumu ve yaşı ile ilgili olup hekimin gerektiği şekilde alacağı kararagöre değişkenlik gösterebilir. Eğer yumurtalıklar alınmaz ise kadın yumurtalıkları östrojen salgılamaya devam eder, menopoz durumu oluşmaz ve fakat yumurtalıklar alınır ise operasyon sonrası östrojen üretimi durur ve kişi menopoza girer.
Rahimle beraber yumurtalıklar alınsın veya alınmasın kişinin cinsel yaşamı etkilenmez çünkü cinsel ilişki sırasında aktif olan organ vajinadır. Rahim alınması operasyonu sırasında vajinaya dokunulmamaktadır. Dolayısı ile cinsel ilişkinin etkilenmesi organik olarak mümkün değildir.
Bazen opere olan hastalar ortada herhangi bir sebep olmaksızın emosyonel sebeplere bağlı olarak ilişkide zorluk yaşayabilirler. Bu durum psikiyatrik tedavi ile düzeltilebilir. Bazen de rahimle beraber yumurtalıkların da alınmasını takiben kadının menopoza girmesi ile vajinada kuruluk ve ilişki sırasında acı hissiyatı söz konusu olabilir. Bu durum, hekim kontrolü altında kullanılacak östrojen içeren kremler veya kayganlaştırıcı jeller ile tedavi edilebilir.
+ YUMURTALIK KİSTİ ve BİLİNMESİ GEREKENLER NELERDİR ?
Yumurtalıkta gelişen kistler çoğunlukla fonksiyonel olarak adlandırılan basit tipteki kistlerdir. Bu tür kistler sıklıkla 20-40 yaş aralığında, yumurta çatlamaması sonrası veya düzensiz adet sonrası görülür. Sıklıkla bu tür kistleri tedavi etmeye gerek yoktur, kendiliğinden geçerler ve fakat bazen büyüklükleri sebebi ile tedavi gerektirebilirler.
Bazen ilgili bu kistlerin ultrasonda görünümleri basit bir kist görünümünde olmayıp farklı tablolar ortaya koyabilmektedir. Örneğin 20-30 yaş aralığında, doğum yapmamış kadınlarda endometrioma yani çikolata kisti sıklıkla görülebilir. Bu tür kistlerin tedavisi kişinin çocuk sahibi olup olmadığına, çocuk sahibi olmak isteyip istemediğine ve kistin ağrı-düzensiz adet vb. şikayetler oluşturup oluşturmadığına bağlıdır.
Bazı kist türleri vardır ki ultrasondaki görüntüleri, içerikleri ve kanlanmaları itibari ile kötü huylu olabilme ihtimalleri söz konusudur. Bu durumda yardımcı laboratuvar tetkikleri kullanılarak kistin karakteristiğinin anlaşılması sağlanır ve tedavi buna yönelik olarak sürdürülür.
Her nasıl olursa olsun kistin ultrasonda tecrübeli bir göz tarafından değerlendirilmesi doğru teşhis ve tedavi yaklaşımı için son derece önemlidir.
+ ADET GECİKMESİ NASIL SAĞLANIR ?
Normal şartlarda düzenli adet gören bir kadının mens siklusu iki dönemden oluşmaktadır. Adet başlangıcından yumurtlama dönemine kadar olan dönem östrojen hormonun baskın olduğu dönem olup, yumurtlamadan adet dönemine kadar olan dönem de progesteron hormonunun baskın olduğu dönemdir.
Adet yani mens siklusunun ikinci dönemi progesteron hormonunun düşmesiyle başlar. Eğer yumurtlama döneminde ve devamında gebelik oluşmaz ise progesteron hormonu üretimi duraklar ve progesteronun seviyesinin düşmesine bağlı olarak kanama oluşur. Dolayısı ile bu durumu engellemek için adet olmadan mümkünse 5 gün önce veya maksimum 3 gün öncesinde dışarıdan sağlanacak progesteron desteği ile adet rötarı-gecikmesi sağlanabilir. Eğer doğum kontrol hapı kullanıyor ve son 4 hap plasebo (boş içerikli) özellikli ise son 4. hapa gelince bu hapların yerine ve devamında progesteron kullanarak yine adet görülmesi engellenebilir.
Unutulmaması gereken şudur ki; acil durumlar dışında ve çok gerekli olmadıkça bahsedilen yöntemler uygulanmamalıdır. Canınız her istediğinde adet geciktirmek, adet düzeninizi bozacağı gibi beraberinde istenmeyen durumlara da yol açabilir.
+ MİYOM NEDİR ? MİYOM AMELİYATI AÇIK MI YOKSA KAPALI MI ( LAPAROSKOPİK ) YAPILMALI ?
Miyom rahmin iyi huylu tümörleri olup her 100 kadından 20'si bu durum ile karşılaşmaktadır. Sıklıkla 20-40 yaş arası görülür ve menopoz sonrası küçülmeye uğrar. Rahmin iç yüzeyinde (submüköz), kas tabakasında (intramural) ve dış yüzeyinde (subseröz) olabilir. Çoğu iyi huylu olmakla beraber her 300-350 miyomdan bir tanesi sarkamatöz – kanser değişikliği gösterebilir.
Son bilimsel çalışmalar kanser tahmininde eskiye göre büyüme olmasının faydalı olmadığını göstermiştir. Ameliyat kararı genellikle aşırı ve düzensiz kanama ile alınmakla beraber, hiçbir şikayet olmadan da miyom sarkomla ilişkili olabilir. Genel eğilim, küçük miyomlara dokunmamakla beraber şikayetlere neden olan ve büyüyen miyomları alma yönündedir.
Miyom ameliyatına gelince; günümüzde miyom çok büyük olmadıkça laparoskopik (kapalı-kamera ile) yöntemle operasyon yapmak mümkündür. Bu operasyon yöntemi ile karında açılan 1 cm’lik bir delikten miyomu çıkarmak için miyomu karının içinde parçalamak gerekir. Bu operasyon türünün görünen tek dezavanatajı; eğer miyom sarkamatöz-kanser özellikleri içeriyor ise kanserli hücreler karın içine yayılmış olur.
Miyom sebebi ile ameliyat olacak kişi tüm bu olumsuz olabilecek sonuçları kabullenerek ya Laparoskopiyi tercih edecek ya da olası kanser yayılımı yönünden hiçbir risk almadan açık ameliyat olacak.
+ POLİKİSTİK OVER SENDROMU NEDİR ve NASIL TEDAVİ EDİLİR ?
Polikistik over, kadınların yumurtalıklarında ortaya çıkan küçük (2-10mm) kistik yapılarıdır. Hormonal düzeydeki dengesizlik bu kistlerin oluşmasının temel nedenidir. Genellikle 20-30 yaş aralığı kadınlarda görülen bu rahatsızlık, özellikle ergenlik döneminde ortaya çıkar. Genel olarak toplumda kadınların \%5’de gözlenir.
Kadın beyninden salgılanan FSH ve LH hormonlarının salgılanma sırasındaki dengesinin bozulması sonucu yumurtalıklar etkileniyor ve normalden daha fazla erkeklik hormonu (LH) salgılanıyor. Bu sebeple, polikistik over rahatsızlığına sahip olan kadınlarda tüylenme, sivilcelerde artış, daha az sıklıkla adet görme (35-35 günde bir adet görme) ve kilo artışı meydana geliyor.
Polikistik overli kadının en önemli problemi yumurtlama olmamasıdır. Bu durum gebe kalamama ve zamanında adet görememe olarak karşımıza çıkar. Bununla birlikte bu hastalığa sahip olup, çok rahatlıkla kendiliğinden gebe kalabilen çok hasta vardır. Birçok polikistik overli hasta basit bir yumurta geliştirici tedavi (klomifen sitrat) veya tedavisiz gebe kalabilecektir. Tüp bebek, gebe kalmak için en son düşünülecek tedavi yöntemidir.
Gebe kalmayı düşünmeyen kadınlarda en basit tedavi olarak doğum kontrol hapı düşünülebilir. Bu tedavi le düzenli adet dönemi ve tüylenme şikayetlerinin kaybolması sağlanabilir.
Hastalığın nedeni günümüzde net olarak bilinmiyor fakat genetik olduğunu destekleyen bilgiler mevcut.
Elbette teşhisin doğrulanması ve tedavinin uygulanması için epilasyon ve diğer tedavi yöntemleri yerine öncelikle bir jinekoloğa görünmenizde fayda vardır.
+ VAJİNAL AKINTI; NORMAL Mİ, ANORMAL Mİ ?
Kadınları jinekologa götüren en önemli sebep vajinal akıntı olup birçoğunda tedaviye ihtiyaç yoktur. Unutulmaması gereken şudur ki; her kadının vajinal florası farklı karakter gösterebilir, dolayısı ile komşunuz veya arkadaşınıza danışarak bir karşılaştırma yapmayın.
Her şeyden önce kadınlar bilmeli ki; vajenin normal bir florası vardır ve rahim ağzı bezlerinden salgılanan sıvı etkisi ile vajenin bir ıslaklığı mevcuttur. Bu ıslaklık kadından kadına değişebilmektedir. Ek olarak bu salgı adet öncesi dönemde en fazla olup iç çamaşırın aşırı miktarda ıslanmasına kadar gidebilir. Bu salgı şeffaf-beyazımsı olup kokusuzdur. Bu durumda bir ilaç kullanılmasına gerek olmayıp, aksine gereksiz ilaç kullanımı sağlıklı vajen florasının da bozulmasına neden olacaktır.
Normalden farklı olabilecek sarımsı-yeşilimsi akıntı normal olmayıp, eşlik eden kötü bir koku da mevcutsa mutlaka bir jinekologa görünmelisiniz. Bu durumda gerekirse ek mikroskobik ve kültür incelemesi yapılabilir. Enfeksiyonun türüne göre ilaç kullanılmalıdır. Gereksiz yere geniş etkili ilaç alımı floranızı bozacak ve şikayetleriniz belki kaybolmasına ama başka şikayetlerin ortaya çıkmasına yol açacaktır.
+ ADET DÖNEMİNDE DENİZE - HAVUZA GİRMEK ZARARLI MIDIR ?
Yaz sıcakları hızlı bir şekilde ilerliyor ve her kadının kötü rüyası; adet döneminde denize-havuza girmek veya tatil, deniz-havuz döneminin adet dönemine rastlamasıdır.
Tüm bu korkulara rağmen, adet döneminde denize-havuza girmenin sakıncalı olduğuna dair kanıtlanmış bir bilimsel veri bulunmamaktadır.
Adet miktarının yoğun olduğu ilk birkaç günde suyla temas belki rahatsızlık verici olabilir lakin bu durum tıbben zararlı değildir. Kadınların kendini rahat hissetmesi adına deniz ve havuza girerken tampon kullanılabilir. Tampon değişimi 3-4 saatte bir veya sudan çıkıldığında yapılarak yazın, denizin, güneşin, havuzun ve tatilin tadı çıkartılabilir.
Adetli dönemde enfeksiyon riskini azaltmak adına özellikle sudan çıkıldığında tamponun değiştirilmesi faydalı olacaktır.
HAMİLELİK - DOĞUM İLE İLGİLİ SIK SORULAN SORULAR
+ BEBEĞİMİ AŞAĞIDA HİSSEDİYORUM, DÜŞÜK VEYA ERKEN DOĞUM OLABİLİR Mİ ?
Rahim, gebe olmayan bir anne adayında yaklaşık bir portakal (100gr) büyüklüğündedir. Hamilelikle beraber gebelik haftası ilerledikçe rahim hacim olarak büyür ve 1 kg ağırlığına ulaşır. Hamileliğin ilk 3 ayında rahim leğen kemiği içindeyken, 20.gebelik haftasında rahmin tepe noktası göbek deliği hizasına gelir.
Hamileliğin ilk 3 ayında rahim henüz karın içine çıkmadığından anne adayının kasıklarda dolgunluk ve bası hissetmesi normaldir. Yani bu haftada bebek rahim içinde çok küçük bir alan kaplamakta olup bebeğin aşağı – yukarı gibi pozisyonda bulunması söz konusu değildir.
Kasıklarda hissedilen rahmin yaptığı bası ve damarlardaki genişleme ve de leğen kemiği içinde artmış kan akımının yarattığı dolgunluktur. Hamilelik ilerledikçe bebeğin başı aşağıda veya yukarIda olabilir. En önemlisi ise bebek ters veya normal pozisyonda olsa da, yerçekimi etkisi ile anne adayı bebeği her zaman aşağıda hissedecektir. Yerçekimi var oldukça bebeğin aşağıya doğru bası yapmaması mümkün değildir. Bu durum düşük tehdidi veya erken doğum belirtisi değildir. Dolayısı ile anne adayının bebeği aşağıda hissetmesi son derece normaldir :=)
+ HAMİLE KALMAYI DÜŞÜNÜYORUM, NE YAPMALIYIM ?
Öncelikle rahim ve yumurtalıklarınızın gebelik açısından bir engel veya risk teşkil edip etmediğinin değerlendirilmesi ve basit bir smear tetkiki için kadın hastalıkları ve doğum uzmanına gitmelisiniz.
Dünya Sağlık Örgütünce tüm anne adaylarına gebelik öncesi ve gebeliğin ilk 3 ayında günlük 400 mikrogram folik asit önerilmektedir. Bebeğinizde otizm gibi olası risklerin artmaması adına günlük bu dozun üstüne özel durumlar dışında çıkılmamalıdır. Folik asit desteğinin tek faydası bebeğinizde görülebilecek Nöral Tüp Defekt riskini \%50 oranında azaltmasıdır. Görüldüğü gibi folik asit desteği Nöral Tüp Defekt riskini tamamen ortadan kaldırmaz.
Bilinen bir probleminiz varsa örneğin: Tiroid, şeker, epilepsi (sara) buna yönelik tetkikler yapılmalıdır. Gebe kalındığında tiroid hormonlarının ve şeker metabolizma düzensizliğinin düşük oranını arttırdığı bilinmektedir. Ek olarak yüksek kan şeker düzeyinin de bebekte sakatlıklara yol açabileceği bilinmektedir. Bilinen bir Sara hastalığınız da varsa bu durumda korunma amaçlı ek bir ilaç kullanmanız gerekebilir. Özellikle Tiroid, şeker, Kalp, Sara vs. problemi olan anne adaylarının bir perinatoloji uzmanınca takip edilmesi risklerin azaltılması ve gebelikte erken dönemde müdahale açısından önem kazanmaktadır.
Geçirilmiş enfeksiyonlardan özellikle Rubella ve Toksaplazma önem arz etmektedir. Özellikle Toksoplazmanın besinlerden kolay bulaşabildiği düşünülür ise gebelik öncesi bu parazite karşı bağışıklığınızın olup olmadığını bilmek önemlidir.
Ek olarak hamilelikte salyada meydana gelen PH değişimi nedeniyle diş eti enfeksiyonları artma eğilimindedir. Gebelik boyunca diş problemi ile uğraşmak istemiyorsanız hamile kalmadan önce diş problemlerinizi giderin.
Hamilelikte ilerleyen haftalarda kabızlık ön plana çıkacağından gebelik öncesi Hemoroid (basur) probleminin giderilmesi de önemlidir.
+ HAMİLELİK SIRASINDA CEP TELEFONU KULLANIMI RİSKLİ MİDİR ? NE YAPMALIYIZ ?
Evet risklidir !
Günümüzde herkesin cep telefonu kullandığı bir dönemde, mobil cihazların kullanımı ve bebeğe verdiği zararları değerlendirmek çok zor bir konu.
Genelde bu tür cihazlar düşük frekanslı elektromanyetik alan oluşturmaktadırlar. Bu konu ile ilgili tek büyük çalışma da 90’ lı yıllardan 2006 ya kadar cep telefonu kullanan ve kullanmayan 13 bin gebenin çocuklarının değerlendirmeye alındığı çalışmadır. Çalışma sonucunda cep telefonu kullanan anne adaylarının bebeklerinin çocukluk çağında çok daha fazla oranda hiperaktif çocuk olma durumu ve duygusal dengesizlik durumları izlenmiştir.
Bunun anlamı nedir? Evet, cep telefonu kullanımı bebeğinizde bir sakatlığa yol açmıyor ve fakat sağlıklı bir birey olma durumu da sadece organların tam olması ile açıklanmıyor. Kişinin davranış ve ruhsal durumu da sağlığının önemli bir parçasıdır. Dolayısı ile çocuğunuzda 4-6 yaş arasında karşılaşabileceğiniz psikolojik problemlerin temeli, hamileliğinizde cep telefonu kullanımınıza bağlı olabilir !
Peki hamilelikte cep telefonu kullanımı ile ilgili dikkat edilmesi gereken hususlar nelerdir ? Anne adayları öncelikli olarak ve eğer mümkünse cep telefonunu kısa süreli konuşmalar için kullanmalı ve cihazı üzerinde taşımamalıdır. Cihazın hareket halindeyken daha çok enerji yaydığı düşünülür ise konuşmaların sabit bir pozisyonda yapılmasına gayret gösterilmelidir. Cihaz özellikle yatak odanızda sizden en az 5 metre uzakta tutulmalıdır. Ek olarak cep telefonun bulunduğu ortamda alınan uykunun kalitesi de düşük olacaktır. Konuşma sırasında ortamınız müsaitse ve mümkünse “Hands Free” özelliğinizi kullanarak konuşmaya özen gösterilmelidir.
+ HAMİLELİKTE CİNSEL İLİŞKİ NE ZAMAN VE NASIL OLMALIDIR ?
Hamilelikle beraber yükselen östrojen - progesteron hormonları ve artan vajinal kanlanma ile beraber ilk 3 ayda cinsel isteklilik hali artar. Bununla birlikte hamileliğin birinci ayından üçüncü ayına kadar devam eden bulantı, kusma, mide yanması, iştahsızlık gibi belirtiler cinsel arzuları baskılayabilir. Hamilelikte genel olarak düşük tehlikesi gibi algılanan kanama ve su gelişi ile birlikte belirgin kasılmalarınız yoksa cinsel ilişkinin yaşanmasında bir sakınca yoktur. Kısaca rutin ve risksiz bir ortam varsa cinsel ilişki yaşanabilir. Ek olarak, cinsel ilişki sırasında yaşanabilecek orgazmın da gebelik ve bebek yönünden kötü bir etkisi yoktur. Hamileliğin üçüncü ayından sonuna kadar cinsel arzularda bir değişiklik olmamakla beraber, doğumu takip eden ilk 3 ay içerisinde cinsel istek azalması da olağandır. Hamilelikte cinsel ilişki için tercih edilmesi gereken pozisyonlara gelince; Anne adayının sırt üstü yattığı ve karna basınç uygulanabilecek pozisyonlar tercih edilmemelidir. Erkeğin yatar pozisyonda ve anne adayının üstte olduğu veya çiftin yan yatarak (ayakları içe çekerek) tercih edecekleri pozisyonlar gebelik için en ideal olanlarıdır.
+ HAMİLEYKEN UÇAĞA BİNMEK GÜVENLİ MİDİR ?
Hamilelikte en iyi yolculuk en kısa süren yolculuktur. Dolayısı ile anne adaylarının seyahatleri için belirli şartlar altında uçak yolculuğunu tercih etmeleri aynı zamanda fiziki rahatlıkları açısından da en isabetli karar olacaktır.
3 saate kadar olan yolculukları kısa süreli yolculuklar olarak değerlendirmekteyiz. 3 saati aşan yolculuklar ise uzun yolculuklar olup, bu gibi zorunlu seyahatlerde anne adaylarına uçak içerisinde 2-3 saatte bir 5 dakikalık yürüyüş egzersizi yapmaları hatta varis çorabı kullanmalarını öneriyoruz.
Ek olarak tüm anne adayları hamilelik boyunca en fazla 0.5 REM radyasyona maruz kalabilirler. 3 saatlik bir uçuşta maruz kalınan radyasyon miktarı ise 0.005 REM dir. Görüldüğü gibi bu rakam toplam maruz kalınabilecek radyasyon miktarına oranla çok küçüktür ve herhangi bir tehlike arz etmemektedir. Bir hamilenin tüm gebelik sürecini uçakta geçirmeyeceğini düşünecek olursak gebelik boyunca yapılacak özellikle kısa süreli uçuşların bir risk oluşturmayacağı aşikardır.
Birçok havayolu şirketi 28.haftadan sonra ancak doktor izni ile uçuşa izin vermekte olup, bazı havayolları 34, bazıları ise 36. haftaya kadar anne adayının uçak ile seyahat etmesine izin vermektedir.
+ HAMİLELİK SIRASINDA HAVALİMANI VE AVM' LERDE BULUNAN GÜVENLİK DEDEKTÖRLERİNDEN GEÇMEK GÜVENLİ MİDİR ?
Güvenlik noktaları ve buralarda yer alan kontrol cihazları hayatımızın içine bir şekilde yerleşmiş durumdalar. İster istemez insanın aklına bu cihazların tehlikeli boyutta radyasyon yayıp yaymadığı ve X ışını üretip üretmediği hususları gelmektedir.
Eğer konuştuğumuz, güvenlik noktalarında yer alan ve kapı şeklinde olup içinden geçtiğimiz noktalar ise cevap evet, güvenlidirler. Çünkü bu dedektör kapılar, metal duyarlılığı için hazırlanmış olup düşük frekans elektromanyetik dalga (non-iyonize radyasyon) yaymaktadırlar ve vücuda zararlı X ışını üretmemektedirler. Yani, güvenlidirler.
Her iki kapı arasında eğer üzerinizde metal var ise devre tamamlanarak sesle uyarı yapmaktadır. Dolayısı ile hamileyken içgüdüsel olarak ben buradan geçmeyeyim, bebeğime zararlı olur düşüncesi doğru değildir.
Bavul, valiz ve diğer aksesuarların konulduğu diğer görüntüleme cihazı ise X ışını içermektedir lakin bu cihazın içine insan girmemektedir.
+ HAMİLELİK VE BAŞ AĞRISI, ÖNEMLİ Mİ, NE YAPABİLİRİM ?
Baş ağrısı çok sıklıkla gerilim tipi dediğimiz altta herhangi bir problem olmadan ortaya çıkan tipteki ağrılardır. Stres, kahve, çay, çikolata, egzersiz, düzensiz yaşam, uykusuzluk gibi tetikleyici faktörlerle ortaya çıkabilmektedir. Bazen anne adayının migren gibi bir öyküsü olmakta ve gebelikte tetikleyici faktörlerle de ortaya çıkabilmektedir.
Gerilim tipi ve migrene bağlı baş ağrısı, başın alın kısmını bant tarzında sarar gibi kafayı kaplamakla beraber, tansiyon yükselmesine bağlı baş ağrısı sıklıkla ense kökünden yukarı doğru olmaktadır. Anne adaylarına evlerinde mutlaka hamilelik sırasında tansiyon aleti bulundurmaları ve baş ağrısı sırasında tansiyonlarını ölçmeleri önerilmektedir.
Düzgün, huzurlu bir yaşam tarzı sağlayarak ve baş ağrısını tetikleyen yiyeceklerden - ortamdan uzak durarak kendinize yardımcı olabilirsiniz. Baş ağrısı varlığında, gebelik kategorisi “ B “ olup, gebelikte güvenilirliği son derece yüksek olan ve sadece Parasetomol içerikli ağrı kesicilerin kullanılmasında bir problem yoktur.
Baş ağrılarınız arada sırada olmak yerine süreklilik gösteriyorsa nörolojik muayene ve görüntüleme (MRI) yöntemlerini içeren ek muayene tetkikleri gerekebilir.
+ HAMİLELİK SIRASINDA UÇUK ÇIKARSA BEBEĞİME ZARARLI MIDIR ?
Uçuk veya Herpes Simplex Tip1 olarak bilinen ve sıklıkla ağız-yüz bölgesinde ortaya çıkan bu virütik enfeksiyon, daha önceden sinir lifi içinde yerleşmiş olan virüsün vücudun bağışıklık sisteminin
zayıflaması, aşırı stres faktörü gibi durumlar varlığında ortaya çıkar.
Tüm anne adaylarının bağışıklık sistemi gebelikte zayıflar ve enfeksiyonlara karşı direnç azalır. Hamilelik sırasında sıklıkla olduğu gibi ağız çevresinde uçuk çıktıysa endişelenmeye gerek yoktur. Bu virüsün bebeğinize zarar verme durumu söz konusu değildir. Ek olarak, enfeksiyonun yayılım süresini kısaltmak için uçuk kremi gibi lokal kremlerin kullanılmasında da bebeğiniz için bir sakınca yoktur.
Ağızdan kullanılan uçuk tedavisi ilaçları (acyclovir) B kategorisi ilaçlardır. Bu ilaçların bebek için bir zararı gösterilmemiş olup, gebeliğin durumu ve kar-zarar oranı ilişkisine bakılarak değerlendirme yapılmalıdır.
Herpes Simplex Tip 2 ise genital bölge lezyonu olup başka genital enfeksiyonlarla birliktelik gösterebilir. Bu tür lezyonların varlığı vajinal doğum için engel teşkil edebilmektedir.
+ HAMİLEYİM, BEBEĞİMİN DOĞUM TARİHİNİ NASIL HESAPLAYABİLİRİM ?
Hekimlerle hastalar arasında bebeğin doğum günün belirlenmesindeki farklılık, hekimlerin hesaplamada son görülen adet tarihinin ilk gününü, anne adaylarının ise genellikle yumurta çatlama gününü hesaba katmasından kaynaklanmaktadır.
Her anne adayının yumurta çatlama günü (ovülason) farklı olabilir ve net bilinmeyebilir ama her anne adayının kesin olarak son gördükleri adetlerinin bir ilk günü vardır. Bu sebeple doğum tarihi hesaplamasında son görülen adetin ilk günü değerlendirmeye alınır.
Hesaplamada son görülen adetin ilk gününe 7 gün eklenir, sonra 3 ay çıkarılır ve bir sene daha eklenir. Bu hesaplama ile doğum günü 40. hafta = 280 gün = 9 ay 10 güne hesaplanmış olur.
Bununla birlikte bu hesaplama ile tüm doğumların ancak \%5'i hesaplanan tarihte gerçekleşir. Geri kalan \%95' lik kısım ise 37-41. haftalar arasında normal vajinal doğum olarak gerçekleşir.
+ HAMİLELİKTE ARTMIŞ VAJİNAL AKINTI NORMAL MİDİR ?
Gebelikle birlikte sürekli artan, hatta gebeliğin sonuna doğru günde 2-3 defa iç çamaşır değiştirilmesine neden olabilecek vajinal akıntı olabilir. Bu tür akıntı genellikle beyazımsı-hafif sarımsı, saydam ve kokusuz ya da hafif kokuludur.
Anne adaylarının en büyük korkusu acaba açık renkli gelen ve çamaşırın ıslanmasına neden olan bu sıvının bebeğe ait olup olmadığıdır. Yani bebeğin suyunun gelip gelmediğidir. Erken su gelişi durumunda hemen hemen her zaman bacakların arasında ani bir su boşalması olur. Dolayısı ile bu durum kolay kolay hamilelikte rastlanılan akıntı ile karıştırılmaz.
Diğer bir konu da akıntının karakteri olup, akıntı renk değiştiriyorsa, örneğin; yeşilimsi – sarımsı ve kötü kokulu olduysa veya kokusuz ama kıvamı değiştiyse mutlaka doktorunuzla görüşmenizde fayda vardır. Bu durumda vajinal bir enfeksiyonun varlığı söz konusu olabilir ve tedavi edilmesi gerekebilir.
+ HAMİLELİK SIRASINDA ANTİBİYOTİK KULLANILABİLİR Mİ ?
Hamileliğin ilk üç ayı da dahil olmak üzere Penisilin ve Eritromisin grubu ilaçlar (B grubu) hamilelik için güvenli sınıftadırlar.
Asıl konu, gerçekten Antibiyotik kullanımı şart mıdır? Ülkemizde gereksiz antibiyotik kullanımı oldukça yaygındır. Basit bir üst solunum yolu enfeksiyonunda dahi gerekli olmadığı halde antibiyotik kullanımı son derece yaygındır.
Alacağınız antibiyotik vücutta gerekli olarak kullanıldığında zararlı bakterileri öldürdüğü gibi yararlı prebiyotik bakterileri de öldürecek ve vücut direncinin düşmesine, yan etkilerin oluşmasına neden olabilecektir.
Farklı bakterilere ve parazitlere karşı farklı antibiyotik etkinliği mevcut olup, hekime danışmadan antibiyotik kullanmayın. Bazı antibiyotikler C grubu olup, kar-zarar durumuna göre gebelikte gerekirse kullanılabilmektedir.
Bilgilendirme
Ultragebelik
Hamilelik - Doğum
İletişim
Sitedeki bilgiler hastalıkların tanı veya tedavisinde kullanılmak üzere verilmemiştir. Tanı ve tedaviler mutlaka bir hekim tarafından yapılması gereken işlemlerdir. Site içeriğinin bir şekilde tanı ve tedavi amacıyla kullanımından doğacak sorumluluk
tamamiyle ziyaretçiye aittir.
> Prof. dr. melih atahan güven
> Perinatoloji nedir ?
> Jinekoloji
> Mamilelik - doğum
> Görüntüler
> Hasta hikayeleri
> Sık sorulanlar
> Nnne kanından fetal dna tayini
> İkili kombine test
> Üçlü test
> Dörtlü test
> Şeker yükleme testi
> Cvs
> Amniyosentez
Prof. Dr. Melih Atahan GÜVEN
Kadın Hstalıkları ve Doğum Uzmanı
Perinatolog - Perinatoloji Uzmanı
Caddebostan Mahallesi Bağdat Caddesi Cadde Özen Apartmanı NO: 320 / 3 Erenköy - Kadıköy / İstanbul
> Maternal ve fetal doppler
> Multifetal redüksiyon (indirgeme)
> Erken gebelik
> Nt - ense kalınlığı ölçümü
0 216 629 79 14
0 216 629 79 24
0 535 663 07 57
> Doppler videolar
> Hafta hafta gebelik
Site içerisinde yer alan tüm metinler Prof. Dr. Melih Atahan GÜVEN 'e aittir, izinsiz başka yerlerde kullanılamaz. Bu web sitesindeki içerikler tamamiyle bilgilendirme amaçlıdır. Gerçek doktor kontrolünün ve muayenesinin yerini tutamaz. Bu sitedeki bilgilerin hekim kontrolü olmaksızın uygulanmaması gerekmektedir. En doğru teşhis için lütfen doktorunuza başvurunuz.
©Prof.Dr.Melih Atahan GÜVEN 2010 - 2017 | Tüm Hakları Saklıdır | Modano30